14 Eylül 2013 Cumartesi

Dexter İlk 2 Sezon



Nihayet Dexter'a başlayabildim, başlamakla da kalmayıp 2 sezon bitirdim hatta. Başlamak için bu kadar geç kalmış olmama hayıflanmamla birlikte bir yandan da sevindim. Şöyle ki, 2 bölüm sonra Dexter efsanesi sona eriyor. Dizi şu an 8.sezonunda ve yeni bölüm bekleme derdim olmadan rahatlıkla tüm bölümleri peş peşe izleyebilirim.

Daha ilk bölümlerde dizinin kalitesi anlaşılıyor zaten, buna kimsenin itirazı yok. Duygulardan yoksun, tek kişilik dünyasında yaşamak için öldürmeye ihtiyaç duyan azılı bir katil Dexter. Aynı zamanda çok zeki bir kişiliğe de sahip. Zaten zekası sayesinde bu yaşına kadar gelebilmeyi başarmış ve tabii ki bir de üvey babası Harry. Dizi zaman zaman flashbacklerle bizi Dexter'ın karanlık geçmişine götürüyor. Orada Dexter'ın yaşadıklarına tanıklık ediyoruz. Dexter'ı oynayan Michael C. Hall'un olağanüstü oyunculuğunu izlerken diziye epey kaptırıyoruz kendimizi. Bir süre sonra Dexter'ın neden hayatta kalmak için öldürdüğünü ve onları ne için öldürdüğünü öğreniyoruz. Bu durum izleyicileri bir hayli rahatlatıyor. Niye mi? Çünkü Dexter asla yanlış kişiyi öldürmüyor. Hak edenleri öldürüyor. Kanunun elinden bir şekilde kaçmayı başaranlar kendilerini Dexter'ın ölüm masasında buluyorlar. Eğer olur da bir gün kendinizi o masada bulursanız, sessiz olun, ölümü kabullenin, Dexter masumları öldürmez!

1.sezonda Miami cinayet departmanı insanları dondurduktan sonra öldüren "Ice Truck Killer" lakaplı katili arıyor. Ummadık taş baş yarar misali katil hiç beklenmedik biri çıkıyor. Bu başta Dexter'ın kardeşi Debra olmak üzere herkesi şoke ededursun Dexter'ın geçmişi de bir bir gün yüzüne çıkıyor.

Dexter'ın sevgilisi Rita'dan bahsetmek gerekirse eğer, gerçekten çok tatlı bir kadın fakat onun da kendine göre sorunları var. Kocasının hapisten çıkmasıyla birlikte Dexter'la olan ilişkileri sıkıntılı bir sürece giriyor. Neyse ki sorunlar bir şekilde çözülüyor ve hayat normal akışına geri dönüyor. Bölümlerde gerilim havası üst düzey. İlk sezonun finali ise gerçekten çok etkileyici. Baş karakterimiz Dexter'ı derinden sarsıyor yaşadığı olay. Fakat duyguları olmamasının avantajını yaşıyor.

2.sezonda ise Dexter'ın başı büyük bir dertte. Denizin dibinde bir sürü poşet bulunur. Poşetlerin içerinde de Dexter'ın öldürdüğü insanlar vardır. Sıradan bir adli tıp memuru görünümündeki Dexter'ın tüm karanlık sırları açığa çıkmak üzeredir. Bir an önce bir şeyler yapmalıdır. Çünkü "Bay Harbor Butcher" olarak adlandırılan katil Dexter'ın ta kendisidir.

Bu süreçte Dexter'ı birçok zorluk bekliyor. FBI ajanları katili bir an önce bulmak amacıyla Miami'ye akın ediyorlar. Dexter ise iki kadın arasında gidip geliyor. Uzun zamandır sevgilisi olan Rita ve hiç beklenmedik bir şekilde karşısına çıkan Lila. Lila Dexter'ın karanlık tarafını görüp onu bu şekilde de kabul edeceğini belirtse de Dexter Rita'dan vazgeçemiyor. Ama bir süre sonra Lila istediğini elde ediyor ve Dexter'ı kendisine hapsediyor. Tam burada Lila'ya bir parantez açmak gerekiyor. Jaime Murray'nin canlandırdığı karaktere hayran olmamak elde değil. En azından kendi hayranlığımı belirtmek istiyorum.

2.sezon finali beni daha çok etkiledi açıkçası. Departmanın Çavuş'u James Doakes'un Dexter'ı sevmediğini herkes bilir. 2.sezondaki en önemli rollerden birinde Doakes. Hem Lila'nın hem de Doakes'un yaşadığı sonlar beni üzdü. Özellikle Lila. Son olarak diğer çalışanlardan da bahsetmek gerek. Dexter'ın kardeşi Debra, İspanyol Angel Batista ve Japon Vince Masuka. Debra ve Dexter'ın atışmalarını sevsem de Masuka'nın diziye daha çok renk kattığı da bir gerçek.

O halde 3.sezondan devam.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder