4 Eylül 2013 Çarşamba

Odd ve Ayaz Devleri - Neil Gaiman

Gaiman bu kitabı İngiltere'de düzenlenen Dünya Kitap Günü için yazmış. E okumamak olmazdı tabii. Sitedeki incelemeyi gene aynen buraya aktarıyorum. Rıhtım üzerinden okumak isteyenleri şöyle alayım.



"Bilge kişiler ne zaman susacaklarını bilirler. Sadece ahmaklar bildikleri her şeyi başkalarına anlatırlar." 
-Neil Gaiman.

Ve yine bir Gaiman kitabıyla karşınızdayım. 

Bu seferki diğerlerinden biraz farklı. Şöyle ki; hitap ettiği yaş kitlesi çocukları işaret ediyor. Ama bu durum, biz Gaiman okurlarının bu kitabı okumayacağı anlamına gelmiyor. Zira biz sürekli, "Gaiman bir şeyler yazsa da okusak" havalarındayız. Hal böyle olunca, kitabın hitap ettiği yaş kitlesine bakmaksızın alıveriyoruz Odd ve Ayaz Devleri'ni kitapçımızdan. Ve sonra okuyoruz tabii, yüzümüzde bir gülümseme eşliğinde hem de.

Neil Gaiman'ın İngiltere'de düzenlenen Dünya Kitap Günü için yazdığı, her yaştan okuyucunun sıkılmadan bir çırpıda okuyacağını düşündüğüm İskandinav mitolojisiyle bezeli masalsı bir roman Odd ve Ayaz Devleri. Gaiman yine zekice kurgulamış ve ortaya eğlenceli ve sevimli bir şeyler çıkarmış elbette. Oldukça büyülü bir yolculuğa çıkıyoruz. Peri masalı kıvamında.

Tam bu esnada aklımıza Tolkien'in Roverandom ve Tehlikeli Diyardan Öyküler'i gelebilir. En az onlar kadar başarılı Odd ve Ayaz Devleri de. Gaiman yazacak da kötü olacak? Hiç sanmıyorum.

Hikayemizin baş kahramanı bir çocuk. Tıpkı kitabın hitap ettiği kategorinin çocuk olduğu gibi. Klasik bir çocuk kitabı demek mümkün olabilirdi pek tabii, yazar Neil Gaiman olmasaydı.

Odd iyi niyetli ve zeki bir çocuk aslında. Fakat aynı zamanda şanssızdır da. Babasını bir deniz yolculuğu sırasında gerçekleşen kazada kaybetmiştir. Babası öldükten sonra annesi başka bir adamla evlenmiştir. Ve evlendiği adamın da yedi çocuğunun olması, Odd'u iyice geri plana itmiştir. O çocuklarla anlaşamadığından mı, yoksa yapacak daha iyi bir iş bulamadığından mı bilinmez, sürekli ormanda gezintiye çıkıyor Odd. Ayrıca yaşadığı kasaba uzun zamandır kış mevsiminin etkisi altındadır. Halk çaresiz bir durumdadır lakin bir an önce baharın gelmesini ummaktan başka yapabilecekleri herhangi bir şey bulunmamaktadır.

Yine bir gün, babasının ağaç keserken kullandığı baltayı da yanına alarak ormana doğru yola çıkar. Ve yine talihsiz bir olay kapısını çalar Odd’un. Hatta çalmaktan ziyade palas pandıras girer demek daha doğru olur, zira Odd ayağını sakatlar. O günden sonra da hep sekerek gezecektir ne yazık ki. Odd’un şanssız bir çocuk olduğunu söylemiştim.

Bir balta ustası olan babası ölmeden önce, toplamış olduğu odunlarla korulukta ahşap bir kulübe inşa etmiştir. Ormana geldiği her vakit soluğu bu kulübede alır Odd. Kendini bu kulübede hiç olmadığı kadar özgür, mutlu ve huzurlu hisseder. Çünkü hala babasının kokusunu alabiliyordur.

Buraya kadar anlatılanlara bakıp Odd’u karamsar bir çocuk olarak hayal etmeyin. Tam tersi bir durum söz konusu aslında. Odd hiçbir zaman gülümsemeyi ihmal etmez. Hatta kendine özgü, karşısındaki kişiyi sinir edecek denli bir gülümsemeye sahiptir.

Ve maceramız başlıyor. Kemerlerinizi sıkı bağlamanıza gerek yok. Çünkü Harry Potter gibi uzun soluklu bir serüvene atılmıyoruz. Gayet mütevazı ve oldukça kısa bir serüven bizimkisi.


Sıradan bir günde kulübede gözlerini açan Odd’un tüm geceyi burada geçirdiğini anlaması uzun sürmüyor. Üşümüş olduğunu ve annesinin de kendisini merak edeceğini hissederek eve gitmek üzere kulübeden ayrılıyor. Dışarı çıktığı sırada bir tilki beliriveriyor karşısında. Neden sonra tilkinin kendisine zarar vermeyeceğini anlayarak onu takip etmeye başlıyor. Yolda bir de kartal katılıyor bu mini kafileye. Ardından bir ayı çıkıyor karşısına. Ağaca sıkışmış, yardıma ihtiyacı olan bir ayı. Ayıyı sıkıştığı yerden kurtaran Odd geldiği yoldan geri dönüyor ve evine doğru ilerlemeye başlıyor.

Ama bu davetsiz misafirlerin Odd’un peşini bırakmak gibi bir niyetleri bulunmamaktadır. Odd’a anlatacakları bir hikâyeleri vardır. Kitabın ilerleyen sayfalarında bu üç hayvanın Odin, Thor ve Loki olduğunu öğreniyoruz. Evet evet, İskandinav mitolojisindeki Tanrılar bunlar.

Odd, bu hayvanlarla karşılaştıktan sonra kendini hayal edebileceğinden çok daha tuhaf -ve aynı zamanda beklenmedik- bir maceranın içinde bulur.

Tilkinin anlattığı hikâyeden yola çıkarak Ayaz Devleri’nin Loki’nin zaafı yüzünden Thor’un çekicini ve Tanrılar şehri Asgard’ı ele geçirmesini ve ardından bu üç Tanrıyı da hayvana çevirmesini öğrenmiş oluyoruz. Artık yapılacak tek bir şey vardır, o da; Tanrıların şehri Asgard’ı gerçek sahiplerine teslim etmek. Yani ayı, tilki ve kartala. Bir başka deyişle; Odin, Thor ve Loki’ye. İlginç kafilemizin rotası hazırdır ve yolculuk başlar.

Asgard’a girmenin tek bir yolu vardır. Durum biraz umutsuz gözükse de, tam bu esnada Gaiman’ın hayal gücü giriyor devreye. Sonra Gaiman’ı bir kez daha seviyorsunuz ve bu sıradışı ekiple devam ediyorsunuz yolculuğa.

Ayı, tilki ve kartal çeşitli kavramların metaforları olarak karşımıza çıkıyor aynı zamanda. Kartal bilgeliği, tilki kurnazlığı ve ayı da gücü temsil ediyor. Okurken bunu anlamak çok da zor olmuyor.

Ustaca bir kurgu oyunuyla birlikte güzel bir sonuca bağlanıyor “Odd ve Ayaz Devleri”.

Ayrıca Brett Helquist’in birbirinden güzel ve sevimli illüstrasyonları da hikâyeye ayrı bir hava katıyor.

Kitabı okurken yazarın bir başka kitabı “Coraline” da zihnimizde bize zaman zaman göz kırpıyor. Anlatım olarak benzer bir üslup hâkim çünkü. Fakat “Coraline”ın yeri ayrıdır.

Kitap birkaç ay önce İthaki Yayınları tarafından, Emine Ayhan çevirisiyle satışa sunuldu. Yayına hazırlığını ise Şeyda İşler ve Nurcan Başer yapıyor.

Son olarak şunu da söylemekte yarar var. Bu kanlı bir Viking destanının aksine eğlenceli bir masal.

Tadını çıkarın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder